Antakya’nın Acı Hikayesi: Yıkımdan Umuda Uzanan Bir Hayat Mücadelesi
Keskin Bakış - Hüseyin Zorkun yazıyor...
6 Şubat 2023... O gün, tarihimize kara bir leke olarak kazındı. Antakya, asırlardır taşıdığı görkemli geçmişini bir gecede kaybetti. Tarihi, kültürü, insanları ve umutları, yıkılan binaların enkazı altında kaldı. Soğuk, yağmurlu gecelerde, yardım bekleyen çığlıkların yankılandığı bir şehirde çaresizliğin ne olduğunu en derinden hissettik.
Enkaz altından yükselen sesler… Hayata tutunmaya çalışanların çığlıkları ve umutlarını kaybedenlerin sessizliği. Günlerce süren kurtarma çalışmaları, acı ve umudun iç içe geçtiği sahnelerle doluydu. Bazıları kurtarıldı, sevinç gözyaşlarımızı döktük. Ama yüzlerce, binlerce beden battaniyelere sarılarak sokaklardan taşındı. Ceset torbalarının yetersiz olduğu bir şehirde, hayat pikapların kasasında taşınan ölülerle durma noktasına geldi.
İlk Günlerin Çaresizliği
Yıkımın hemen ardından geçen ilk iki gün, kaderimize terk edildiğimiz anlar olarak hafızalarımıza kazındı. Açlık, soğuk ve korkunun hüküm sürdüğü bir şehirde, güvenliğin yokluğunda yağmalar başladı. Marketler, kuyumcular ve dükkanlar talan edildi. Sadece yabancı uyruklular değil, kendi insanımız da bu kargaşaya katıldı. Bir yanda insani yardım çığlığı, diğer yanda ayakta kalma mücadelesi.
Türkiye Tek Yürek Oldu
Ardından Türkiye’nin dört bir yanından yardımlar yağmaya başladı. İnsanlar, tüm zorluklara rağmen Antakya’ya akın etti. Sıcak bir çorba, bir çay, bir battaniye ile yanımızda oldular. Minnettarız. Ancak bu yardımlar ne geçmişin acısını silebildi ne de geleceğin belirsizliğini yok edebildi.
22 Ay Sonra: Hayat Halen Çok Zor
Aradan 22 ay geçti. Şehir yavaş yavaş yeniden inşa ediliyor. Yollar, binalar, iş yerleri, tarihi yapılar tekrar yükseliyor. Ancak biz depremzedeler için hayat hâlâ çok zor. Konteyner kentlerde yaşıyoruz, ufacık alanlarda barınmaya çalışıyoruz. Halen barınma, yemek ve giyim gibi en temel ihtiyaçlarımızı karşılamakta zorlanıyoruz.
Yıkılan binaların yerinde şimdi bomboş araziler var. Bir zamanlar yaşam dolu olan sokaklar, caddeler ve çarşılar, derin bir sessizliğe bürünmüş durumda. Tarih boyunca 7 kez yıkılıp yeniden kurulan Antakya, 8. kez bu acıyı yaşıyor. Ama bu kez bizim dönemimize denk gelmesi, içimizi daha da acıtıyor.
Bir Çıkış Yolu Arıyoruz
Antakya’yı terk etmek istemiyoruz. Bu şehre sevdalıyız. Ancak burada kalmak da her geçen gün daha da zorlaşıyor. Evsizlik, işsizlik, gelir yokluğu ve belirsizlik… Bütün bunlar, hem ruhumuzu hem bedenimizi yoruyor. Sağlığımız elden gidiyor, sabrımız tükeniyor.
Her gece gözyaşı döküyoruz. Kaybettiklerimiz, umutlarımız, geleceğimiz için. Artık sabır taşı çatlıyor. Yetkililere sesleniyoruz: Biz buradayız. Bu şehir yeniden ayağa kalkacaksa, biz de o hikâyenin bir parçası olmak istiyoruz.
Bir Çağrı: Umut İçin Birlik Olalım
Antakya’nın yeniden ayağa kalkması için devletimiz elbette çalışıyor. Ama bizler, depremi yaşayanlar, sadece barınmaya değil, bir geleceğe de ihtiyacımız var. Bize umut verin. Çocuklarımıza güvenli bir yaşam bırakmak için daha fazla destek ve dayanışma istiyoruz.
Antakya, yok olan bir rüyadan ibaret değil. Yeniden hayat bulacak, tıpkı tarihte olduğu gibi. Ancak bu kez daha güçlü bir dayanışmayla, el ele, birlikte başaracağız.