KUR’AN YAKMA PROVOKASYONU
Batı’da Kur'an'ın yakılması, provokatif bir eylem olarak son zamanlarda gündemi epey meşgul ediyor, sosyal medya üzerinden de tüm dünyaya sıkça servis ediliyor.
Kur'an'ın kutsallığı ve Müslümanlar için değeri tartışılmazdır. Herhangi bir dine mensup olmayan biri bile dini metinlere saygı duyar. Hatta her ideoloji, düşünce ve fikir toplumsal barışı, huzuru yok edici fitne faaliyeti olmadığı sürece özgürdür ve toplum nezdinde saygıya layıktır. Din ve vicdan özgürlüğü bunu gerektirir.
Ne var ki son zamanlarda bazı ülkelerde hükümetler tarafından desteklenen planlı Kur'an yakma eylemleri var. Özgürlükçü geçinen bu ülkelerde, kameralar karşısında buna izin verilerek, polis koruması altında bu eylemlerin gerçekleştirilmesi sağlanıyor. Bu saldırılar vicdan özgürlüğü üzerinden açıklansa da arka planda farklı hesapları var. Birtakım aşırı yapılar belki de bir ücret karşılığı bu işi organize ediyor olabilirler. Bunu yapanların kişisel amacı Müslümanlara hakaret etmek, onları kışkırtıp terörize etme gayretiyle, duygusal tepki vermeye sevk etmek. Buna yeltenen kişilerin psikolojik durumlarından öte Batı’da toplumun bir kısmında Yahudilik ve Hıristiyanlık dâhil bütün dinlere karşı bir tepki var. Ancak İslam'a karşı yapılan saldırılarsa planlı bir çabanın ürünü.
11 EYLÜL FİLMİNİN TEKRARI MI?
Bundan birkaç yıl önceki Charlie Hebdo dergisinin karikatürlerini hatırlamakta yarar var. Dünya çapında yüzlerce devlet başkanının da katıldığı protesto yürüyüşleri yapıldı. Müslümanların bu karikatürlere verdiği tepki ve intikam duygusu, Batı’da İslam'a karşı bir kara propagandaya dönüştürüldü. Hedef yine aynıydı; Müslümanların çabuk gaza gelen, provoke edilebilen toplumlar intibaı oluşturarak İslam’a ve Müslümanlara yönelik karalama kampanyası yürütmek. Müslümanların yaşadıkları ülkeleri ve şehirleri manipülasyona açık hale getirerek, iç karışıklıklar çıkarmak. Nitekim 11 Eylül saldırıları da bunun bir örneğiydi. Bu saldırıdan sonra Müslüman coğrafyası küresel sömürgecilerin saldırısı altına girdi. Bu tarih bir milat oldu.
Kutsal kitabımıza siyasi emeller üzerinden operasyon yapılması geçiştirilemez, bu provokatif bir eylemdir. Buna tepki verirken yakıp yıkmadan, hakaret etmeden karşı tarafın bizi manipüle etmesine fırsat vermeden; siyasi yollar ve diplomatik girişimler kullanılarak yapılmalı, bu eylemlerin başka ülkelere yayılmasını engelleyici girişimlerde bulunulmalıdır. Bazen de görmezden gelmek, ısıtılıp gündemde tutulmasını sağlayacak işlerden uzak durmak gerekir.
Asıl Kur'an hükümlerinin hayatın her alanında uygulanması yönünde gayret göstermemiz gerekiyor. Müslümanların kitabının yakılmasına verdiği tepkiyi, esasen kaidelerini hayatında yeterince uygulamadığı için sorgulamalı ve biz nerede yanlış yaptık ki kutsal değerlerimize karşı bu saldırılar meydana geliyor diye muhasebesini yapması gerekiyor.
KUR’AN’I SAVUNMAK, İÇERİĞİNE SAHİP ÇIKMAKLA OLUR
Kur'an, yardımseverliği emreden, iyi insan olmayı ve yardımlaşmayı teşvik eden güzel davranışları öğütleyen, kötülükleri yasaklayan bir kitaptır. İlahi kelamın emirlerinin dinlenip, uygulanmadığı bir dönemdeyiz. Kur'an'ın emirlerinin, hükümlerinin uygulanmadığı toplumlar mutlaka zayıf düşer, daha dünyadayken birbirlerine cehennemi burada yaşatmaya başlarlar. Acaba bu eylemlere karşı verilecek tepkiler mi daha önemli, yoksa biz Kur'an'ın gerçek emirlerini dinleyip, ciddiye alıp, toplumun manevi, kültürel, sosyal düzeydeki durumlarını, refah seviyesini yükseltecek Kur'an'ın öngörülerini ciddiye alan iş yapmamız mı daha önemli?
Bu saldırılar, Kur'an'ın bu alandaki hükümlerini ciddi almayışımız sonucunda ezilmişliğimizin neticesidir. Müslümanların üzerlerinde bulunan ölü toprağı silkeleyip, insanı önceleyen, insan merkezli projeler geliştirilmeli, Kur'an'ın gösterdiği hedefe ulaşmaya gayret etmeli, hakiki bir Müslüman kimliği inşa etmelidir.
Bu da ancak Kur'an'ın ciddi olarak anlaşılması, uygulanması ve Peygamberimizin çizdiği yolun hayata geçirilmesiyle mümkündür. Güçlü olursanız, kimse sizin kutsal kitabınıza dil uzatmaya cesaret edemez.
Paramparça olmuş, adaletin olmadığı, refah seviyesi düşük, siyasi, ekonomik ve sosyal krizlerin olduğu bir Müslüman coğrafyasında, emperyalist sömürgecilerin Müslümanların kutsal değerlerine saldırıları, zayıflığımızın ve tükenmişliğimizin yansımasıdır. Müslümanların tekrar ayağa kalkması kitaplarına uygun bir hayatla mümkündür. Çünkü sözün etkisi, sözü söyleyenin gücüyle de ilgilidir. Kur'an'ın hakaretlere ve saldırılara maruz kalması Kur'an'ın suçu değil, ona sahip çıkamayan Müslümanların yozlaşmış halinden kaynaklanıyor.
Son olarak da Müslümanların siyasi gücünün ve birlikteliğinin ne kadar önemli olduğu ortadadır. İslam’a karşı pervasızca saldırıların olduğu bir dönemde, güçlerin bir tarafa kanalize edilmesi yani eyleme eylemle karşılık vermek acaba emperyalistlerin oltalarına düşmek midir? Ya da Kur’an yakma provokasyonu yeni bir 11 Eylül senaryosu mudur? sorusu akıldan çıkarılmamalıdır.