Gazetecilik, yalnızca haber yazmak, olayları duyurmak ya da gündemi takip etmek değildir. Gazetecilik, halk ile devlet arasında köprü olan, hakikatin ışığını karanlıkta bile taşımayı görev bilen, vicdanı ve ahlakı en büyük pusula kabul eden bir meslektir. O kadar kutsaldır ki, en zor anlarda bile boyun eğmez, en baskılı zamanlarda bile gerçeğin izini sürmekten vazgeçmez.
Gerçek bir gazeteci, gücün ve sermayenin karşısında kalemini eğmez. Halktan yana olduğu kadar, devletin de adalet çizgisinde kalmasını sağlar. Tarafsızlık onun namusudur, vicdanı onun pusulasıdır. Ne devlete karşı halkı kışkırtır, ne de halka karşı devleti… Çünkü o bilir ki, gazetecinin görevi, hakikati olduğu gibi anlatmaktır.
Savaş meydanlarında, çatışma bölgelerinde, zor zamanlarda en önde olan yine gazetecidir. Hayatını tehlikeye atar, ama halkın doğru bilgiye ulaşmasını sağlar. Bir insanın kaderini değiştiren, bir toplumun geleceğine ışık tutan kalem, onun en büyük silahıdır.
Ama ne yazık ki, gazetecilik zor bir meslektir. Gerçeği söylemenin bedeli ağırdır. Baskılar, tehditler, engellemeler… Ama gerçek bir gazeteci, hiçbir zaman susmaz. Çünkü bilir ki, sustuğu an halkın sesi kesilir, sustuğu an karanlık büyür.
Bugün, gazetecilik mesleğini değersizleştirmeye çalışanlara, basın özgürlüğünü yok etmeye çalışanlara, hakikatin peşindekileri susturmaya çalışanlara karşı tek bir şey söylüyoruz: Gazetecime dokunma! Çünkü gazeteci sustuğunda, bir toplumun sesi kesilir. Çünkü gazeteci sustuğunda, adalet ölür. Çünkü gazeteci sustuğunda, hakikat kaybolur…
Ve biz, hakikat kaybolmasın diye, son nefesimize kadar yazmaya, konuşmaya, anlatmaya devam edeceğiz!